1 Ağustos 2016 Pazartesi

Babil Taşı - Görünmez Kütüphane || Kitap Yorumu (The Invisible Library #1)

Adı: Babil Taşı Görünmez Kütüphane
Yazar: Genevieve Cogman
Yayınevi: Tinaş Yayınları
Sayfa Sayısı: 377
Goodreads Puanı: 3.73
Benim Puanım: 4.0
Gizli ajanlar, çalıntı kitaplar, kaosun hüküm sürdüğü bir dünya... Tehlikeli bir görevin peşinde, olağanüstü yaratıklar, kontrolsüz sihir ve sırlarla dolu bir hikâye...

Gizemli bir kütüphanenin casusu Irene, yardımcısı Kai ile birlikte alternatif bir evrendeki Londra'ya göreve giderken, aradıkları kitabı bulmaya çalışmanın başlarına bu kadar bela açacağını düşünmemişlerdi. Kötücül perilerin, ejderhaların, zeki dedektiflerin, gözünü hırs bürümüş rakiplerin ve onları öldürmeye niyetli düşmanların arasında kaldıkları bu dünyada, Irene ve Kai'nin yapmak zorunda oldukları tek bir şey vardı: Kitabı herkesten önce ele geçirmek...


Sherlock Holmes'ün Londra'sını, Doctor Who'nun zekâsını, Harry Potter'ın sihirli dünyasını seviyorsanız; bu kitabı sevmemeniz mümkün değil!
(Tanıtım Bülteninden)

Dili tuhaf, kurgusu tuhaf ama sonradan sizi kendine çekebilen bir kitap. Böyle bilmeniz yeterli. Evet kitap yorumum bu kadardı.
Dermişim.
İlk cümlem doğru ama. Gerçekten dili ve kurgusu çok tuhaf kitabın.
Okurken göreceksiniz, kitapta ya bir şeyler eksik ya da fazla ama ne?
Bunu bilemiyoruz. En azından ben bilemedim.
Ama kitabı sevdim. Diline bi' 100 sayfa kadar alışamasam da e her şeye bi' şekilde nasıl alışıyorsak, diline de alışıverdim.
Arka kapak yazısını okuduğum zaman kurgusunun böyle bir şey olacağını tahmin etmiştim ama böyle bir şey olacağını da tahmin etmemiştim.
Değişik biraz.
İki arkadaşın döngüler etrafında değerli kitapların bulunduğu yere gidip onları kurtardığı bi' casusluk olayı?
Evet bunun gibi bir şey kurgusu.
Okurken beklemediğiniz şeylerle karşılaşabilirsiniz ki bu benim en sevdiğim şey.

"Seni yeneceği kesin olan satranç ustalarıyla oyun oynamak başka bir şeydi. O zaman hem satranç öğrenirdin hem de ölmezdin. Seni çok fena bir şekilde öldüreceği belli biriyle kavgaya tutuşmak ise insana işe yarar bir şey öğretmezdi."

Karakterleri tanıtmak istiyorum size. Aslında tanıtmaktan çok onlar hakkında ne düşündüğümü söyleyeceğim.
Kai ile başlayacağım çünkü dikkatimi çeken karakter o oldu.
Kai adlı erkek karakterimiz, Irene'ın (bayan karakterimiz) dediği gibi bazen bir çocuk bazen de çok olgun biri olabiliyordu ve ben okurken Kai çok tuhafıma gitti.
Okuduğum kitaplarda ki erkek karakterlerine şöyle bi' göz atınca hiç Kai gibi birine rastlamadığımı fark ettim.
Güçlü ama zayıf, zeki ama aptal. Böyle tuhaf bir karakter.
Ama sonradan onu çok sevdim ve hayatında büyük bir sır gizli. Kimseye söyleyemediği. Ve maalesef bu kitapta o sıralara yer bulunmuyor. Çünkü onun sırlarına ulaşana kadar kitap bitiveriyor.
İkinci kitapta öğreneceğimizi umut ediyorum.

Irene, güçlü ve zeki bir bayan. Şahsen onun gibi olmayı isterdim.
"Onun gibi olmayı isterdim" gibi bir tag mi başlatsam?
Bir şey söyleyeyim mi, bu tag'e katılsam ya da başlatsam cidden o liste uzun olur.
"Onun gibi olmak istediğim" fazlaca karakterle tanıştım.

Kitabın sonu biraz normal biraz da saçma bitti diye düşünüyorum.
Hayır hanii...
Her neyse açıklayamayacağım.

Aksiyon dolu bir kitaptı ama bazı şeyler için ayrıntıya ihtiyacı vardı.
Polisiye kategorisine girmiyor ama bence polisiye bu kitap. Olayı çözümlemeye çalışıyorlar.
Ve çözümlerlerken beynim yanmadı değil.

Kitabı sevdim sevmesine dilinin de birazcık düzeltilmesine ihtiyacı olduğunu düşünüyorum bunu da yazarın ilk kitabı olmasına veriyorum.
The Masked City'nin daha güzel olacağını umuyorum.
Distopik-Fantastik tarzı kurguları seviyorsanız alın derim, ya da E-book/PDF olarak bulursanız bi' öyle bakın kaptırırsa sizi alın?
Çözüm yolları tükenmez yeter ki okumak isteyelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder