26 Ekim 2017 Perşembe

Çöküş ve Yükseliş || Kitap Yorumu (The Grisha #2)


Adı: Çöküş ve Yükseliş
Yazar: ;Leigh Bardugo
Orijinal Adı: Ruin and Rising
Sayfa Sayısı: 432
Benim Puanım: 5.00




Hepimiz ölürüz ama herkes bir amaç uğruna ölmez Güneşin Elçisi Alina, Karanlıklar Efendisi'yle yaptığı son savaştan mağlubiyetle ayrıldıktan sonra yeraltındaki tünellere, Beyaz Katedral'e sığınır. Oldukça zayıf düşmüştür ve güneş ışığı olmadığı için gücünü de çağıramamaktadır.Tek çare, eski haline kavuşana kadar Apparat'ın dediklerini yapmaktır. Malyen ve Grishaların gizli bir planla Apparat'ı kontrol altına alması,Güneşin Elçisi adına mücadeleyi daha da zora sokar. Alina'nın şimdi, Karanlıklar Efendisi'ni alt etmesi için gereken tek gücün anahtarı olan ateşkuşunu bulması gerekmektedir. Peki onu bulup üç büyüteci bir araya getirdiğinde, Karanlıklar Efendisi'yle yüzleşerek Karanlıklar Diyarı'nı yok edecek kadar kuvvetli olabilecek midir?


"Serinin üçüncü kitabı Çöküş ve Yükseliş'te, uzun süre akıllardan çıkmayacak ve nefes kesen bir sona imza atılmış. Kesinlikle olağanüstü."
-Amazon-

"Karakterlerin her biri kusursuz bir gerçekliğe sahip. Bu seriyi okunası kılan sebeplerden biri de işte bu."
-Booklist-

"Bardugo serinin takipçilerini kesinlikle hayal kırıklığına uğratmayacak bir fantastik serüvenle daha karşımızda." 

-Los Angeles Times-

(Tanıtım Bülteninden)


130917
Son kitap hakkında ne söylesem hangi konuya değinsem bilemiyorum ama ilk defa bir seriyi yorumlarken üçünüde yoruma aktarmak zorunda kaldım.
Ben Gölge ve Kemik'i sevmiştim ama karakterlerin sönük kaldığını düşünüyordum. Kuşatma ve Fırtına için çok fazla uzatıldığını hatta yazarın iki kitapla sınırlandırabileceğini düşünüyordum. Ama Çöküş ve Yükseliş ilk iki kitap hakkındaki düşüncelerimi yerle bir etti. Düşüncelerimi sıfırladı. Yoklar artık. Öyle düşünmüyorum artık. Karakterlerin sönüklüğünü üstlerinden attığını düşünüyorum. Uzatılmayı maalesef o düşünce öyle kalacak ama Çöküş ve Yükseliş'le "iyi ki uzatılmış" diyebiliyorum. Birçok şeyi dile getirmek istiyorum.
Alina'ya olan sinirim halen devam ediyor, sanırım. Aslında Alina'yı seviyorum ama galiba en çok Kuşatma ve Fırtına'da sinirlendirdi beni. Ne deli kız karakterlere şahit olduk, Alina'yı bence onların yanında normal derecelendirilebiliriz.
Malyen'a olan sevgim bu kitapla tavanı aştı. Gerçekten kendini gösterdi. Halen üzülüyorum onun için ama öyle bi' üzüntü değil. Hoş bi' üzüntü bıraktı ardından.
Karanlıklar Efendisi'ne olan sevgim daim olacak. Gölge ve Kemik'le başlayan sevgim öyle devam edecek. 
Bir şey demek istiyorum ama spoiler kısmında dile getireceğim.
Karakterleri bir kenara atarsak OLAYLAR MÜKEMMELDİ. Kuşatma ve Fırtına'nın o gereksiz yerlerini yazar bu kitapla kesinlikle telafi etti. Her bir bölümü dolu dolu geçti. Beklenti yaparsanız beklentinizi karşılar mı bilmiyorum ama ben ilk kitaba beklentisiz başlamıştım ve beklentimin üstündeydi. İkinci kitap beklentimi aşmadı. Ama okuduğum olumlu yorumlara rağmen ikinci kitap yüzünden korkum olmuşsa da hepsini yıktı.
TEŞEKKÜRLER LEIGH, BİZİ BÖYLE BİR DÜNYAYLA TANIŞTIRIP BÖYLE KARAKTERLERLE BAĞ KURDURDUĞUN İÇİN. Ama şunu bilin ki, yazarın heyecanlı kısımlarda olayları aktaramama gibi bir problemi var. Yani betimleme sıkıntısı diyebiliriz. Olayı tam yaşayacakken olay bitmiş oluyor ve ne olduğunu anlamıyorsunuz. Bundan ötürü dönüp bir kere daha okumak zorunda kaldığım kısımlar oldu. Bazıları da şaşkınlıkla dönüp okuduğum oldu. Çünkü beklemedim ve beklenmedik bir şey olunca "şaka mı bu" deyip dönüp okudum. Bu betimleme sıkıntısından ötürü yazarın diline ilk adapte olamayabilirsiniz ama alışıyorsunuz. Sıksaydı emin olun kurmuş olduğu harika dünya ve karakterlere rağmen sevmezdim ve yorumum bu kadar uzun ve feels geçirten bi' şeye dönüşmezdi.
SPOILER
Nikolai hakkında dile getirmek istediğim bir şey var. Nikolai'nin başına gelen o Karanlıklar Efendisi'nin bir nevi lanetleme olayı bana Meleğin Düşüşü serisinde Penryn'in kız kardeşinin Paige'nin başına gelen olayı hatırlattı. Canavar olunca çiğ et yeme isteği ve kendinden geçiyor oluşu.
Karanlıklar Efendisi hakkında söylemek istediğim şey şuydu, "İster lanet okumak isterse de yüceltmek için olsun, kimse Karanlıklar Efendisi'nin gerçek adını bilmiyordu. O nedenle ben de adını usulca kendi kendime söyledim.
"Alexsander," diye fısıldadım. Bir çocuğun adıydı bu. Artık kullanılmayan. Neredeyse unutulmuş."
TÜYLERİM DİKEN DİKEN. Yine gözlerim yaşlı. Ah be, feels geçirmem çok mu anormal? Gerçekten hüzünlüyüm.
Harshaw'ı hatırlayan var mı? Ben hep Zoya ile olacağını düşünüyordum. Bilmiyorum, atışmalarından öyle hissetmiştim ama resmen harcanan karakterler arasına Harshaw'ı da soktum. İlk böyle "bu çocukta bir şey var" demiş olsam da kanım kaynamıştı ve öldüğünü idrak bile edemedim. Hak etmemişti.
Zoya'yı da sevmiyordum ama bu kitapla o bağı yıktı. Resmen sinirim geçti ve atışmalı diyaloglar mükemmeldi. Onu bile özleyeceğim. RESMEN VEDA KONUŞMASI.
Baghra'nın ölümü de idrak edilemeyen sahnelerden. Yok öyle bir bölüm. 11. Bölüm resmen felaketti. Kanıma işledi, şoke olduğum sahneydi. Baghra olmasaydı ne olurdu düşünemiyorum.
Tamar ve Tolya cinsiyetini anlamayan, tüm seri boyunca cinsiyet sorunu çeken bi' ben miyim? Tolya kadın Tamar erkek. Ama bazı bölümlerse Tolya erkek Tamar kadın gibiydi. Hani bence benim betimleme sonrasında en büyük sorunum bu iki karakterin cinsiyetiydi. Saçma ama böyleydi. Ve favorilerim. 💛

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder