8 Nisan 2018 Pazar

Oasis || Kitap Yorumu (Oasis #1)


Adı: Oasis
Yazar: Eilis Barrett
Orijinal Adı: Oasis
Sayfa Sayısı: 368
Benim Puanım:

Yakın bir gelecekte, bir virüs insan ırkını yok olmanın eşiğine sürükleyecek. Kontrol girişimlerimizden daha hızlı yayılan hastalığın getirdiği çaresizlikle çöküşe sürüklenen bir toplumda, ayakta kalan son şehir yaşamayı başaranların umut ışığı olacak. Dış dünyadan etrafını çeviren duvarlarla ayrılan insanlığın son kalesi bu şehrin adı Oasis. 
İktidarın ne pahasına olursa olsun uygulamaya başladığı güvenlik politikası şehir sakinlerinin yaşamını yeni ve tekinsiz bir yolculuğa sürükler. Böylesi bir dünyaya gözlerini Seylan Şehri'nde bir Safkan olarak açan Quincy Emerson, yedi yaşında Oasis'in tüm gençlerine uygulanan genetik teste tabi tutulur. Test sonucu Quincy'nin potansiyel virüs taşıyıcısı olma ihtimali barındıran genetik işaretlere sahip olduğunu gösterir. Ailesinden koparılarak Oasis'in alt sınıf gençlerini barındırmak üzere inşa edilmiş acımasız Uzak Bölge Yurtları'na gönderilen Quincy'nin hayatı, fiziksel şiddet, ayrımcılık ve elektrik santralindeki beden işçiliğinin inanılmaz yorgunluğundan oluşan bir rutine dönüşür.
Fakat Oasis'in duvarları ardında bir şeyler kök salmakta ve Quincy'i alıp götürmek için hazırlanmaktadır. Kaderin genlerde yazmıyor olma ihtimali yepyeni dünyalara bir kapı açar...


Öncelikle, 16 yaşında olan birinin böyle bir kitabı yazması gerçekten beni şok etti ve nedense çok hoşuma gitti. Yaşla bi' olayım yok ama ben şu an 21 yaşındayım ve böyle düşünüp bir kurgu sunamam sizin önünüze. E, klişe yerler mevcut muydu? Evet. Bazı serileri hatırlattı mı? Evet. Ama yine de bir yerlerden parçalar toplayıp başka bir dünyayı önümüze sunmuş. Bu büyük bi' başarı diye düşünüyorum.

Kitaba gelelim.
Dediğim gibi okurken Labirent'i, Açlık Oyunları'nı, Karanlık Zihinler'i vb. serileri hatırladım. Bu elde değil zaten. Ben yine başka bi' distopik kitap okuduğumda direkt bi' hastalık bi' salgın varsa aklıma zaten Labirent gelecek. Bi' kaçış bi' kurtarma operasyonu olduğunda okuduğum tüm distopya serileri aklıma gelecek çünkü distopyanın olayı bu. Bi' diktatör vardır, vatandaşların ya gözü boyanmıştır ya at gözlüğü takmışlardır ya da hepsi her şeyin farkındadır ama hiçbir şey yapamazlar ama bir gün bir şey olur ve ülkenin başındaki şahsın tüm planlarındaki denge sarsılmaya başlar. İşte Oasis serisinin ilk kitabı da böyle bir kurguya sahip.
Şahsen bir gün olmasa bile iki günde bitecek kitaptı ama ben yine vizelerime bi' aksiyon kitabı koydum ve uzattım. Benim hatam ama inanın uzamasına rağmen bu stresimin yanında çok iyi gitti çünkü EilÎs'ın kalemi çok iyi. Aşırı akıcı. Gerçekten soluksuz okutuyor kitabı ve bi' bakmışsınız bitirmişsiniz.
Cuma günüm boştu ve 200 küsürlerdeydim de bitirdim o gün kitabı. Dediğim gibi hemen bitirmeye odaklı bir kitap ve distopya ihtiyacımı inanın karşıladı. Özlemişim. Kafamı dağıtmada birebir distopya kitapları ve Oasis'de kafa dağıtma kategorisine girmiş bulunmakta benim için.
Fakat şunu söylemem gerek kitapta dolusuya yazım hatası mevcuttu. Neden bilmiyorum, hadi 365 sayfalık kitapta 10 hata bulayım, başıma koyacaktım ama abartısız dolusuya vardı ve bi' süre sonra bu beni çok rahatsız etti. Timaş veya Genç Timaş'a ait okuduğum kitaplarda hiç böyle hatalara denk gelmezdim, bu beni şaşırttı. Editörün elinden geçmemiş gibiydi. Daha çok harf eksikliği vardı. Ek'miş, edatlarmış onlardan bahsetmiyorum. İnanın ek ve edatlardan çok harf eksikliği ve noktalama işaretleri beni daha çok rahatsız ediyor. Bunu belirtmem gerekiyordu.
Genesis, yani serinin ikinci kitabını Oasis'in ortalarında iken BKM'den aldım çünkü okuyanlardan sonunun merak uyandırıcı bi' şekilde biteceğini biliyordum ve dedikleri kadar da varmış zaten. Okurken içimden "ee nasıl bitebilir bunun sonu?" derken gerçekten ikinci kitaba can atacak şekilde bittiğini söyleyebilirim.
Kitapta uzatılmış yerler var, bir an önce savaşmaları gereken yere gelmelerini istediğim ama bir türlü o yerlere ulaşamadığım sayfalar çok. Ama bu sıkmadı. Çünkü yazar zaten birçok sayfaya heyecan katmış. E, kitapta bir karakterimizle geçen diyaloglara da açım doğrusu, oralarda çok güzeldi. Ondan beni ufak uzatmalar sıkmadı.
Sadece bu kitabı hatta birçok kitabı baz alarak soruyorum, neden bi' kızın gözünü karartan erkek sarışın, efsane yapılı ve inanılmaz bi' mavilikte göz renge sahip biri oluyor? Cidden, kitabı okurkende böyleydi, okuduğum birçok kitapta da durum böyle. Tamam bizimde kalbimiz gidiyor ister istemez bu karakterlere ama sanki yazarların arasında bi' bağlantı var ve okurlara böyle bir algıda bulunmak istiyorlarmış gibi. Bunu çözmüş değilim.
Ayrıca neden distopya serilerinde baş karakter olan kızımız/kızlarımız, başına savruk hareketler yapmak zorunda? Vallahi bu da birçok seride böyle. Bunu da çözemedim.
Ama birçok seriyi düşününce kitaptaki ana karakterimiz olan Quincy yine de tatlı bi' kızdı. E bu gözler Kurucunun Kızı kitabındaki Ivy'i görmüş, Quincy baş tacı dahi olabilir.

Velhasıl kelam, kafa dağıtmanız ve benim gibi distopyaya aç kalmışsanız Oasis kitabını öneririm. Açlığımı giderdi, Genesis içinde can atıyorum doğrusu. Genesis'i okuduktan sonra asıl seriyi önerir miyim sorusunu cevaplayabileceğim.
Ayrıca yazarın ilerleyen zamanlarda çok daha iyi işler çıkaracağına da gönülden eminim. Kurguyu oturtmuş, çok daha planlı, yaşı itibariyle de diyalogların daha güçlü olduğu kitaplarla karşımıza çıkması dileğiyle. ❤️

























1 yorum:

  1. Sürükleyici bi kitap.
    Elinize sağlık, güzel bi yorum olmuş.

    YanıtlaSil