9 Aralık 2017 Cumartesi

Kırmızı Piyano || Kitap Yorumu



Adı: Kırmızı Piyano
Yazar: Josh Malerman
Orijinal Adı: Black Mad Wheel
Sayfa Sayısı: 360
Benim Puanım: 4.00




Sese Kulak Verme
  
  Kafes Kitabının Çoksatan Yazarı Josh Malerman'dan Benzersiz Bir Gizem Romanı
  
  Çölde keşfedilen, kaynağı belirlenemeyen bir ses...
  
  Philip Tonka ve grubu The Danes'in bir sonraki hit şarkıları için umutsuzca ilham arama çabaları, Amerikan ordusundan bir generalin ziyaretiyle bölünmüştü. Bir Afrika çölünde nükleer silahları bile etkisiz hale getirebilen bir ses keşfeden Amerikan ordusu, bu sesin kaynağını bulmak için Philip ve arkadaşlarını bir göreve göndermek istiyordu. Bu keşif yolculuğu, kızgın çöl kumları arasında gömülü kalmış bir gizemin kalbine yapılan bir yolculuğa dönüşecekti.
  
  Amerika'da, gözlerden saklı bir hastanede Ellen isimli bir hemşire, vücudundaki tüm kemikleri kırılmış bir hastaya bakıcılık yapıyordu. Hasta bu şekilde nasıl yaralandığı bilmiyordu fakat vücudu mucizevi bir hızda iyileşiyordu. Başına gelenler hakkında her geçen daha çok şeyi hatırlayan bu gizemli hasta, Ellen'ı hiç beklemediği bir yola sokacaktı. Peki bu gizemli hastanın Afrika'daki olaylarla ne gibi bir ilgisi vardır?


  "Sınır bilmeyen bir türde sınır tanımadan yazan Malerman, yirminci yüzyılın büyük korku ustaları Shirley Jackson ve Robert Aickman'ın yaptığı gibi dehşeti ve tüyler ürperten tuhaflığı anlatmayı çok iyi başarıyor. Bu son romanını da okurlar çok sevecek." –Library Journal (starred review)
  
  "Josh Malerman'ın Kafes'i beklenmedik ve dehşet vericiydi. Korku okurları Kırmızı Piyano'da da benzer hisleri yaşayacak."
  
  -Booklist-
  
  "Malerman'ın yaratıcılığına söylenecek tek söz yok. Yazarın rahatsız edici, korku veren, karanlık ve sürükleyici ikinci romanı ise bu yıl içerisinde okuyacağınız en sıradışı kitaplardan biri olacak."
  
  -Kirkus-
  
  "Malerman'ın üslubu heyecan verici bir deneyim sunuyor. Konu ne kadar gerginse, yazarın üslubu da o kadar kusursuz."
  
 - NPR-

Söylemek istediklerim belli bir sıraya göre gitmeyecek. Zaten her zaman öyle olmadı mı yorumlarım? Aklıma geldikçe ekleyip ekleyip durdum, öyle çıkıveriyor yorumlarım.

Kafes gibi bir gerilim kitabı Kırmızı Piyano. Josh Malerman'ın kendine özgü bir tarzı olduğunu düşünüyorum. Gölün Dibindeki Evi içine almadan söylüyorum, Kafes ve Kırmızı Piyano oldukça gerilim yüklü ve konuları ilginç. İkisinde de bi' belirsizlik var. Soyut bir şey. Soyut olan bir şeyi arama çabaları. Ya da ondan korkmaları. Ondan kaçmaları ya da onun inine inmeleri. İkiside böyle. Ve ben ne kadar çok fazla gerilsem de Josh'ın tarzını sevdiğimi fark ettim. Gölün Dibindeki Ev'in yorumları ne kadar olumsuz olsa da ben alıp okumak istiyorum. Zaten birçok kişi sayesiyle beklentim sıfır kitaba karşı. Birçok kişi Kafes yüzünden beklentisini yüksek tuttu ki bende onlardan biriydim yorumları görmeden önce.
Kitaba gelelim şimdi. Philip adında karakterimizin başından geçenleri okuyoruz daha çok ama sadece Philip'in ağzından okumuyoruz. Üçüncü tekil ağzıyla okuduğumuz için yazar herkesi anlatıyor aslında. Hemen hemen herkesin düşüncelerini biliyoruz. Ama daha çok hemşire Ellen ve Philip'e ağırlıklı bir anlatımla ilerliyor kitap.
Kitap bi' şimdiki ana bi' altı ay öncesine gidip geliyor. Toplam 60 bölümden oluşuyor zaten ki ben bölüm bölüm ayrılmış kitapları daha çok seviyorum. Böyle olması aklı karıştırmıyor bence insanın, daha da gizemli oluyor hatta kitap. Bi' an hastaneye gidip bi' an Afrika'ya gitmek ve "ne olacak, nasıl olacak" gibi sorularla okumak gayet güzeldi. Daha fazla gerilim demekti bence.
Kitabın gidişatı ve dili çok iyiydi. Hiç hız kesmeden olaylar gelişiyordu ve diğerine geçiyordu. Doğrusu kitabı okurken hi sıkılmadım ama delicesine "nasıl kırdın kemiklerini be?!" sorusunu sora sora bi' hal oldum. Kitapta tahmin yürütemedim. Dediğim gibi soyut bi' olay var ve ona odaklı kitap. Bi' ses. Ama ne? Nerede? Nasıl çıkıyor bu ses? Ne derece tehlikeli? Bir sürü şey. Tahmin yürütürdüm genelde ama yok arkadaş Kafes'te de Kırmızı Piyano'da da olmadı, olmuyor.
Kitabın sonuna değinecek olursam doğrusu ben Kafes gibi bi' belirsizliğe düşeceğimi sanıyordum. Çünkü Kafes'i okuyan herkes "ee, böyle bitmemeli ama.."deyiverdi. Böyle bi' sona hazırlıyordum kendimi fakat tam olarak böyle bi' son olmadı ve bunun için mutluyum. Ama yine bir şey var. Nasıl anlatsam ki? Hani tamam kavuştuk belli bi' sona ama yine de birden son bölüm geldi 2 sayfa sürdü ve bitti. Bilemedim, sanırım Kafes'teki gibi olmadığı için bu son beni tatmin etti. Gerçi beş-on sayfa daha ayrıntıya girseymiş, hani birden oluvermeseymiş o "son", süper olurmuş.
Son olarak gerilim seviyorsanız düşünmeden alın derim. Dili için zorlanacağınızı sanmıyorum. Hatta bence harbi seveceksiniz. Sonu için garanti veremiyorum sevmeyenlerde var. Okumadıysanız Kafes'i okuyup sonra buna geçin. Gölün Dibindeki Ev size kalmış ama ben şans vereceğim olumsuz yorumlara rağmen.
Josh Malerman'ın her kitabı için sabırsızım bunu da belirtmek istiyorum. Artık böyleyim. Seviyorum kalemini ve tarzını. İthaki ve Josh hız kesmeden yollarına devam etsinler bence. ❤️

1 yorum: